SABUN
Her zaman temizliği ve saflığı hatırlatan sabun, günlük yaşantımızın önemli bir parçası…  
Geçmişi M.Ö. altı binlere kadar uzanan sabun  kullanımı, zamanla günlük yaşantımızın  önemli bir
parçası haline geldi, vazgeçilmez oldu. Fenikeliler sabunu bulana kadar, kül  ve kil geleneksel temizlik
aracı olarak kullanıyordu. M.Ö. 600′de bulunan ve kullanımı ortaçağda genişleyen sabun, tarih içinde
kimi  zaman  değerli  bir  değiş  tokuş  aracı  olarak  kimi  zamansa  ilaç  olarak  kullanıldı.  Geçmişte
Fenikeliler ile Galyalılar arasında önemli bir takas aracı olan sabun, Roma  döneminde, kadınların en
gözde  temizlik   aracı  haline   geldi.  Sabun  niteliği   taşıyan   maddelerle   ilgili   ilk  yazılı  belge  ise,
Mezopotamya’da   M.Ö. III.  bin   yıldan  kalma   kil  tabletleri…  Bu  tabletlerde, potasyum  ve  yağla
karıştırılarak elde edilen bir maddeden söz ediliyor.
Eski zamanlardan kalma bir Roma masalına göre, sabunu ilk defa kadınlar keşfetmiş. Hayvanların
kurban edildiği Sapo  Dağı’nın  kıyısında  bulunan  Tiber  Nehri’nde  çamaşırlarını  yıkayan  kadınlar,
çamaşırlarını eskiye oranla daha az çaba sarf ederek  temizledikleri  fark  ettiler. Çünkü,  hayvanların
kurban edildiği Sapo Dağı’ndan Tiber  Nehri’ne,  yağmurla  birlikte  hayvan  yağları  ve  odun  külleri
karışıyordu. Bu karışım ise, bayanların çamaşır günü için hoş bir  hediye  oluyordu. İngiltere’nin  eski
halklarından Keltler de, hayvansal yağlar ve bitki küllerinden ürettikleri  sabuna “Saipo” adını  verdi,
bu sözcük daha sonra “Soap” olarak değişti. 
M.Ö. 1500′e ait Ebers Papirüsinde, kişisel temizliklerine düşkün olan Mısırlılar’ın  hayvan ve sebze
yağları ile alkalinli tuzdan elde edilen sabunsu bir maddeyle yıkandıkları belirtiliyor.
Yunanlılara  bakacak  olursak,  onlar da  en  az  Mısırlılar  kadar temizliğe  önem veriyorlardı. Sabun
kullanmayan  Yunanlılar,  vücutlarını  yağ  ve killerle sıvadıktan  sonra, kum ya da sünger taşı parça-
larıyla fırçalıyor ve “strigil” denen kavisli metal bir aletle vücutlarında oluşan tabakayı kazıyorlardı.
Bunu suya girerek yıkanma ve zeytinyağı ile yağlanma izliyordu.
Kişisel temizliği oldukça önemseyen Roma ulusunda ise, banyo  kültürü oldukça yaygındı. Hamamlara
aşırı  düşkün  olan  Romalılar’da  banyo  yapmak  en  temel  sosyal  görevdi.  M.Ö 25  yılında  yüzlerce
hamamın bulunduğu Roma’da banyonun altın çağı başladı. Roma’da yaşanan zengin banyo kültürünü,
Erken  Hıristiyan  Kilisesi  dini  açıdan  uygunsuz olduğu gerekçesiyle çok çabuk saf dışı bıraktı. Fakat
M.S. 476′da  Batı Roma’nın  yıkılmasıyla  birlikte  Avrupa’da, hamam alışkanlığı tarihe karıştı. Kişisel
temizlikte  gözlenen  bu  gerileme ve sağlıksız yaşam koşulları, Ortaçağ Avrupa’sında büyük sorunlara
neden  oldu. Temizlik, artık  halk  kültürünün  bir  parçası değildi. Yaklaşık 17. yy’a kadar yaşanan bu
karanlık dönemde ihmal edilen kişisel temizlik aynı zamanda  14. yy? da büyük veba salgınını doğurdu.
Eski  Romalıların  sabun  yapımıyla  ilgili  bilgilerinin  Avrupa’ya  yayılmasıyla  önemli  sabun   yapım
merkezleri  ortaya  çıktı. Sabun yapımcılığı 7. yy? da Avrupa’da  meslek  haline  geldi. Sebze ve hayvan
yağlarına bitki külleri ve güzel kokular katan sabun yapımcıları kendi ticaret ağlarını  kurdular. Güzel
kokuların da katılmasıyla artan sabun çeşitleri çamaşır yıkamada ve banyo yapmak için kullanıldı.
Sabuna talep arttıkça üretimi de arttı ve  sabuncular bir esnaf grubu oluşturdu. 10. Yüzyılda Bizans’ta
esnaf  loncaları  içinde  sabuncu  esnafı  grubu da vardı. Türkler  yaklaşık  olarak 11. yy’a kadar sabun
yerine  sulardaki  soda,  çöven,  saparma,  sabun otu,  süt   kökü,  kaşık  otu,  kılaya  kavuğu,  acı  ağaç,
herdemtaze,   tavşankulağı,   hintkestanesi   gibi  saponinli  maddeleri  ve  kül kullandı. Belgelere  göre
Bugünkü  sabunun  ilkel  şekli  ilk çağlarda Araplar tarafından  yapıldı. Sabunculuk,  ortaçağda  İslam
Ülkelerinde  gelişmiş   bir  imalat  koluydu. Osmanlı’nda  sabun  esnafı  tertip  edilen  törenlerde  esnaf
alaylarında  yer  alıyordu. Osmanlılarda  sabun  imali  ve  tüketiminin  oldukça  yaygın olduğuna arşiv
vesikalarında rastlıyoruz.
Sabun  üretiminin  12.  yy’da  başlandığı  İngiltere’de  ise,  1622 yılında  I. King James,  sabun  üretim
tekelini yılda 100 bin dolar karşılığında bir sabun yapımcısına  verdi. Fakat,  sabun  lüks sayılıp yüzde
yüz vergiye tabi tutulduğundan halkın banyo yapması imkansızdı.
Temizlik ve su sistemleri Roma ve Girit’teki sistemlerle yarış edecek  düzeye  gelmiş olmasına rağmen,
ülkede temizliğe karşı genel bir isteksizlik hakimdi.
Dickens dönemi, korkunç bir pislik içinde geçti. Hastalıklar iyiden iyiye yayılıyordu.  1842′de, İngiltere
Fakir Yasası Komisyonu sekreteri olan  Edwin  Chadwick’in çabaları sonucunda, Parlamento, 1846′da
“Halk Hamamlarını ve  Yıkanma  Evleri  Hareketi”ni  onayladı  ve  Gladstone, 1853′te sabun vergisini
kaldırdı. 1860′ta  Londra’da  sayısı  10  olan  halka  açık  yıkanma  evleri,  bir  milyondan  fazla  sayıya
yükseltildi.  Bu  hareket  Amerika’ya da   yayıldı.  Amerikan   Tıp  Topluluğu  Dergisi’nin  1892   Ekim
sayısında; korunma tedaviden daha olduğu takdirde, halka açık büyük  bir hamam  kurmanın, hastane
inşa etmekten daha ucuza mal olacağını yazmaktaydı.
Gerçek  anlamda  bilimsel  sabun yapımı  ise, 18. yy ‘da  da  Michel  Eugene Chevreul? un  katkılarıyla,
önceden belirlenen kesin amaçların elde  edilmesini  sağlayan  kimyasal formüllerin ortaya konmasıyla
başlıyor.  Buhar  makinesi  gibi  buluşların   gerçekleşmesiyle  de,  sabun  yapımı   gerçek  bir  sanayiye
dönüşüyor. Sabunun  sert   sularda  eritildiği  zaman  yeterince  köpürmemesinin  yol  açtığı  sakıncayı
giderme çalışmaları, 1930′lu yıllarda ABD’de ilk deterjanların ortaya çıkmasını  sağlıyor  ve o  tarihten
bu yana deterjan yapımı da önemli bir sanayi dalına dönüşüyor.
Osmanlı İmparatorluğu sabun  üretimi  açısından  çok  zengindi. Trablus  sabunu, çiçek  sabunu,  misk
sabunu, Hünkari sabun, beyaz ve siyah paşa sabunu, alaca sabun, kara sabun, kokulu  sabun,  Kandiye
sabunu Girit Sabunu, Arap sabunu, leke sabunu ve fes sabunu… Bunlar imparatorlukta üretilen sabun
türlerinin sadece birkaçı… Osmanlılarda sabunla ilgili  ilk  düzenlemeler  Fatih Sultan  Mehmet, İkinci
Beyazıt, Yavuz  Sultan  Selim  ve  Kanuni  Sultan  Süleyman  devri  kanunnamelerinde  görülür.  Fatih
dönemine   ait   Foça   sabunhanesi   ile   ilgili   düzenlemede   ve   Yavuz  devrine  ait  Trablus  Sancağı
kanunnamesinde   sabun   konusunda   hukuki   düzenlemeler  bulunur. Sonraki  dönemlerde  sabunun
üretimi,  kalitesi,  fiyatı,  kontrolü,  ticareti  ve  sabuncu   esnafı  konularında  oldukça  fazla  vesika  ve
düzenleme  bulunması   dikkat  çekiyor.  Sabun  temel  olarak,  zeytinyağı,  prina  yağı,  ay   çiçek  yağı,
yerfıstığı yağı, palmiye özü yağı, iç yağı gibi maddelerden elde edilen yağ asitleri  ile sodyum  tuzlarının
tepkimesinden oluşuyor.
Sabun  üretimi,  yıkama,  pişirme,  sıvılaştırma  ve  sabunlaşma  olmak  üzere  dört  evreden  meydana
geliyor.
Yoğurma sırasında parfümler katılarak kokulu sabunlar elde ediliyor.
Kozmetik sanayinin  gelişmesiyle sadece temizlik maddesi olmaktan çıkıp, özel  formüller ve  kokularla
farklı özellikler kazanan sabun, gençlik, güzellik ve pürüzsüz bir cildin en doğal kaynağı haline geldi.
Tedavide sabun
Önceleri tıpta ‘hariçten tedavi edici’ olarak ele alınan sabun, zamanla vücut temizliği için kullanılmaya
başlandı. Geçmişten   günümüze   sabun,   bulaşıcı  hastalıkların   ortaya  çıkışında   dezenfekte  olarak
kullanılıyor.  Kişisel   temizliklerine   düşkün   olan   Mısırlılar,  deri  hastalıklarından  korunmak  için,
hayvan  ve  sebze  yağları  ile  alkalinli  tuzdan  elde  edilmiş  sabunsu  bir maddeyle yıkanıyorlardı. Bu
şekilde  hem  kişisel  temizliklerini  yerine  getiriyor  hem  de   yaralarını  tedavi   ediyorlardı.
M.S. II. Yüzyılda  yaşamış  eski  Yunan hekimi  Galenos  Klaudios,  sabunun  deri  hastalıkları temizli-
Ginde  etkili  olduğunu belirtiyor, hastalarına  sabunu  tavsiye ediyordu. Temizliğin   öncüsü  Musa ise,
dini   hükümler  kadar  temizlik   kriterlerini  de  öne   sürüyor  ve  dini   arınmışlığın   ifadesi   olarak
İsraillileri  elbiselerini  temiz  tutmaya  çağırıyordu.  Musa,  zarar  verici  boyutlara  ulaşarak  kavmini
tehdit   eden   pisliğin  farkına  varmıştı.  Ona   göre   temizliğin   noksanlığı    “öldürücüydü?,  hastalık
demekti.  O  zamanlarda  cüzzam  ve  pislik  eş  anlamlı   sayılıyordu.  Günümüzde  de  tedavide  çeşitli
sabunlar kullanılıyor: Bademyağı sabunu: Bademyağı  ile   sodyum  hidroksitten  elde  edilir  ve  çeşitli
ilaçlarda   sıvağ   olarak  kullanılır. Donyağı  sabunu; hayvani yağlarla sodyum hidroksitten elde edilir;
alkollü çözeltisi, opedeldok balsamının temel maddesini   meydana   getiren   bir   jeldir.  Arap sabunu;
potas sabunu veya yumuşak sabun, bazen  uyuz  tedavisinde  kullanılır.  Potaslı   Hindistan  cevizi  yağı
sabunu;   suda   uygun   bir   şekilde  çözündürülüp  sterilize   edilerek   cerrahi   sabun   denen  sabunu
meydana getirir. (ameliyattan  önce  ellerin  ve eldivenlerin  yıkanması  için  kullanılır).  Çeşitli   ilaçlar
(kükürt,   ihtiyol,   katran,  çeşitli  antiseptikler)  katılmış katı sabunlar tıbbi sabunları meydana getirir
ve dermatozlarda kullanılır.
Osmanlı’da sabun
Sabun,  Osmanlı   Devleti’nde  ‘sabunhane?  denilen  ve  şahıslara  ait  olan  imalathanelerde  geleneksel
yöntemlerle  üretiliyordu.  Sabunun  hammaddesi  zeytinyağı  ve  içyağıydı.  Ekonomik  değeri  olan  ve
tercih  edilen  sabunlar  zeytinyağından  imal  edilenlerdi.  Osmanlı  İmparatorluğu’nda  sabun üretimi  
yapılan  yerlerin  başında zeytin yağının bol olduğu yerler olan Batı Anadolu ve Adalar, Şam, Halep ve
Namlus  geliyordu. O  dönemde  en  fazla  sabun üreten merkezler ise Midilli ve Girit Adaları, Ayvalık,
Edremit,   Kemer   Edremit,  İzmir,  Kızılcatuzla,   Yunda  Acası  ve  Urla’ydı.   Buralarda  imal  edilen
Sabunun  büyük  bir  bölümü,  saray, ordu ve İstanbul halkının ihtiyacını karşılamak üzere ‘Dersaadet
tahsisatı’  olarak  ayrılırdı.  Osmanlı  Devleti’nde  en  kaliteli  ve  en  çok  aranan  sabunlar Girit Adası,
Özellikle de  Kandiye’de  yapılanlardı.  Kandiye   sabunları  temizlik  ve  iyi   pişmiş  olmaları   ile  nam
salmıştı. Bu özelliklerinden  dolayı Midilli  ve  Edremit  sabunlarının  üzerine  ‘Girit  Sabunu’  damgası
vurularak  taklit edilmiş  ve  bu  durum  Giritli  sabuncuların  şikayetine  sebep  oldu. Hanya, Kandiye,
Resmo  başta  olmak  üzere  Girit’te   elde   edilen   zeytinyağının   önemli   miktarı   sabun   üretiminde
kullanılmaktaydı.  18.  yüzyılın   ilk   yıllarında   Girit’te   sabunhane   sayısı  birkaç  tane   iken,  yüzyıl
ortalarına doğru on misliden fazla arttı ve adadaki sabunhanelerin adedi daha sonra 45′e ulaştı.
Lübnan’daki Trablusşam kenti ve çevresi de  zeytinyağının bolca  bulunduğu ve  sabun üretiminin de o
nispette  fazla  olduğu  bir  bölgeydi.  Özellikle  Nablus,  Kudüs,  Rakka  ve  Şam  sabunculuğunun  çok
geliştiği  ve  sabun  ihraç  eden  şehirlerdi.  Buralarda  sabunun  geçmişi  14.  yüzyılın  ortalarına kadar
gidiyordu. Anadolu’nun ve Mısır’ın sabun ihtiyacı da büyük ölçüde bu bölgelerden karşılanmaktaydı.
Sabunu çok meşhur olan ve sabun ihraç eden Halep’te 19. yüzyıl sonlarında 12 sabunhane mevcuttu.
Halep ve civarında imal edilen sabunlar yerel ihtiyacı karşılamaları dışında, Avrupalı  ticaret şirketleri
ve  büyük  tüccarlar  tarafından  Suriye  dışına  ihraç  ediliyordu. Edirne ve Kudüs’te imal edilen ‘misk
sabunu’ ise Osmanlı sarayına, sultanlara ve devlet ricaline sunulan değerli hediyeler arasındaydı.
Sabun Üretim Metodları
Sert ve yumuşak sabunlarda değişik yağ asitleri kullanılır. Ör : Külçe sabunlarda NaOH. Arap sabunu
üretiminde ise KOH kullanılır. Bununla beraber SAbun fabrikasyonunda iki temel proses kullanılır.
1) Yağların potalarda sabunlaştırılması  2)Yağ asitlerinin nötralizasyonu
1) Potalarda  Yağların  Sabunlaştırılması : İşlem açık  kazanlarda olur.Isıtma direkt olur. Kazan 3 ayrı
kısma bölünür. Sabun  yapılırken  yağ  evvela  kazanda ısıtılır. Seyreltik  bölmeden  başlanarak serbest
yağ asitleri nötralize edilir.
Sonra kaynatmaya başlanır.
Sabun oluşunca akıcı yapmak için bir miktar NaOH çözeltisi akıtılır.
Bu işlem rxn süresini kısalttığı için redüksiyon ismi verilir.
Bundan sonra fazladan fazladan NaOH çözeltisi eklenerek sabun çözeltiden ayrılır.
Bu esnada ortam fazla sıcak olduğundan sabun yarı sıvı halde yüzeye çıkar. Alttaki çözelti akıtılır.
Kalan sabuna bir miktarsertliği giderilmiş su katılır ve sabun piştik bir hal alır ve kalıplara dökülerek
kalıplanır. 
2) Yağ asitlerinden sabun üretimi : Üretim, paslanmayan çelikten yapılmış açık kazanlarda yapılır.
Önce NaOH ve Na2CO3 direkt istimle kaynatılır. İçine sıvı veya erimiş yağ katılır. İyice karıştırılır.
Meydana gelen sabun tutkalı NaCl ile tuzlanarak ayrılır.
Sabun üretiminde kullanılan yağlar :
1) Don yağı : Ençok kullanılan yağdır. (% 70 )
2) Gresler :%20
3) Polmist yağı, polm yağı zeytinyağı, ayçiçek yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı
Arap sabunu üretimi :
Doymamış yağ  asitleri  (ayçiçek  yağı  hemen alınır  ve 70 c derecede ısıtılır. Sonra  ısıtma kesilip KOH
verilir. Sonra tekrar ısıtılarak 98 c dereceye yükseltilir. Bu sırada köpüklenme olur. Bunu önlemek için
bir miktar su katılır.
İşlemin sonuna doğru  viskoziteyi ayarlamak için % 5 oranında Na2CO3 verilir.
Su ile merhem kıvamına getirilir. Tenekelre konarak satılır.
Sabun Çeşitleri :
Sert sabunlar  (Na sabunları ) :
1) Külçe sabunlar (sodyum sabunları)
2) Külçe – Tutkal sabunlar ( çekirdek sabunları)
3) Tutkal sabunları
Sabun Üretiminde Kullanılan  Katkı Maddeleri ve Fonksiyonları :
1) Tinopol : Optik beyazlatıcı
2) Titendioksit: Sabunun rengini açmak için kullanılır.
3) Türpinol : (SC)  a)Antioksidan b)Ağır metal katyonlarını sağlar. c) Stebilizatördür.
4) Tansil: Ağartma toprağı olup don yağının rengini açar.
5) Blauhit : Sabun hamurunun pişmesi sırasında sabunun rengini açar.
6) Bistanol : a) Cildin kurumasını önler    b)Dış yüzeye parlaklık verir.   c) Çatlamayı önler ve iyi
köpürür.     d)Sabuna plastiklik kazandırır. 
7) Edta: Metal katyonlarını komplex şekilde bağlar.
8)Cosevin:Sabunun bozulmasını önleyen antioksidanlardandır.
9) CMC : a) Sabunun yüzey aktifliğini arttırır.        b) Lifteki kirleri taşır ve obsorplar
10) Calgon : a) Ca Mg iyonlarını bağlar, suyu yumuşatır.  b) Kirlerin liflere yapışmasını önler.
11) Komperland (KI) : a) Köpükte stabilite sağlar.    b) parfümü bağlar   c) Cildi korur d) Köpük yapı-
mına etki eder.
12) Linolin : a) Cilde yumuşaklık verir.      b) Cildi nemli tutar.
13) Lusidol : Renk açmak için kullanılır.
14) Vazelin : Linolin ile aynı işlemi yapar.
15) Kükürt : Dezenfektan özelliği gösterir.
16) Alüminyum sülfat : Suların temizlenmesinde kullanılır.
17) Na Hipoklarit : Tortu sabunlarının rengini agartmada kullanılır.
18) Hipoklorik asit :   Suların yumuşatımında kullanılır.
19) Fosforik Asit : Sodyum klorit ; Agartmada.
Tanım: Sabunlar yağ asitlerinin alkali tuzları olup, yüzey aktif maddelerinin bir bölümünü oluşturur.
Sabunlar yağlardan elde edilen enaz 6 C ‘lu yağ asitlerinin Na ve K tuzlarıdır.
Oluşumu: Yağların, sodyum veya potasyum hidroksitle birleşmesi sonucu oluşur.
Kir taşıma kabiliyeti: Yıkama işleminde dokudan ayrılan kirler, çok ince tanecikler halinde yıkama
çözeltisi içinde yüzerler. Herbirinin etrafı yıkama vasıtası ile çevrilir.
Böylece birbirlerini elektrostatik olarak iterler.
Yıkama vasıtasının bu haline, yani kirleri uzak tutmasına, yıkama vasıtasının kiri taşıma kabiliyeti
denir.
Kir taşıma kabiliyeti az olan bir yıkama vasıtası kullanılırsa; kirler yeniden doku üzerine çöker.
Bu olay üstüste yapılırsa doku gri bir renk alır.
Böyle bir dokuyu temizlemek için yükseltgen madde kullanılmalıdır.
Yıkama: Fiziksel bir olay olup, bu olaya sudan başka 3 madde katılır.
1)Temizlenecek  madde        2)Temizleyici madde(sülfekten)        3) Kirler
Kirler doku tarafından mekanik olarak yüzeylerinde tutulurlar.Yıkama olayının ilk safhası ıslatmadır.
Burada su yıkanacak olan maddenin yüzey gerilimini düşürür.
Bu su yüzeyinin mono moleküler yüzey aktif madde tabakası tarafından  örtülmesi ile olur. Yüzey aktif
madde aynı şekilde kirleri yener ve birleşmeleriine mani olur ve dokudan ayırır.
Yıkama olayında kirlerin ve dokunun elektrik  yükleri çok önemlidir. OH – iyonu olan sularda doku ve
kirler sudan OH – iyonu absorbe ederler. Her ikisininde yükü negatiftir.
Fakat saf sularda bu yük çok zayıftır ve kendini göstermez
Halbuki  suya  alkali  katılması ile (ör: Sabun veya başka bir anyon aktif madde) yük artar ve aynı işa-
retli iki yük birbirini iter. Böylece kirler dokudan ayrılır.
Çamaşırı yıkamadan önce sabun ile ıslatmak  sureti ile bu olaydan yararlanılır. Eğer bu durumda suya
katyon aktif bir madde katılacak olursa kirler dokuya göre daha çabuk pozitif yük alır.
Çünkü doku henüz  negatiftir. Sonuçta  kirler  dokuya yerleşir. Bu  nedenle  katyon aktif madde yıkan-
mak istenirse ya aktif madde konsantrasyonu yüksek olmalı ya da su asidik yapılmalıdır. Ph= 4 olmalı-
dır.
Sabunun temizlenmesi => R – COO Na + H2O  R – COO H + Na OH
Yıkama Kabiliyetinin Arttırılmasına Etki Eden Faktörler :
Yüzey  aktif  maddenin  konsantrasyonunu arttırmak : Konsantrasyon artımına paralel olarak yıkama
kabiliyeti artar. Alkaliler, Silikatlar, komplex fosfatlar yüzey aktif maddelerin etkisini
arttırırlar.
2) Mekanik İşlemler 3)Temperatürün yüksek oluşu 4) Yıkama süresi
YÜZEY AKTİF MADDELER : Yüzeylerde birikerek, yüzey gerilimini değiştiren( düşüren) maddelere
denir. Molekül yapıları çizgisel ve asimetriktir. İki kısımdan oluşurlar.
1) Hidrofeb kısım : Düz ya da dallanmış alifatik hidrokarbon zincirinden oluşur.
2) Hidrofil kısım : Asidik ve bazik bir grubun suda çözünme özelliği olan tuz teşkili ile oluşur.
) Asit grupları :  b)Bazik gruplar(amin grupları): c)İyonojen olmayan gruplar  
1)Karboksil grubu (-COO-Na+)  Primer(-NH2 – Cl) 1)Eter grubu: -O -
2)Sülfat asidi esteri grubu(-O SO3-Na+) seconder ( = NH – Cl ) 2)Hidroksil grubu: -OH
3)Sülfon asidi grubu(-SO3-Na+) Tersiyer kuate (= NH Cl) 3)Karboksilli asit esteri: -COO-
4)Fosfat asidi esteri grubu(-PO-2 3 -(Na+)2)   4)Sülfonamid grubu: -SO2 NH-
5)Karbonamil grubu: -CO NH
6)Alken grubu: -CH = CH -
Yüzey Aktif Maddelerin Çeşitleri : Elektrokimyasal olarak 4 gruba ayrılırlar.
1)Anyon Aktif maddeler : Sabun
2)Katyon Aktif Maddeler : Alkil trimetil amonyum klorür.
3)İyonojen olmayan maddeler : Alkil glikol eteri.
4)Anfoter maddeler : Betain
Muhtelif Yıkama vasıtalarının kritik konsantrasyonları :
C zinciri    Sabunlar (R – COO Na)
C 12  6 gl lt  2 gl lt   3  gl lt
C14  2 gl lt  6 gl lt 0,8 gl lt
C 16  0,8 gl lt  0,2 gl lt  0,4 gl lt
C 18 0,5 gl lt  0,1 gl lt 0,3 gl lt
C 18 (Doymamış)  0,9 gl lt
Sabunun ilkel Maddeleri ve Fonksiyonları :
Sabunun  ana  hammaddeleri  bitkisel  ve  hayvansal  yağlar  ile  yağ  asitleridir.  Bunun  yanısıra başta
Kostik  soda  olmak  üzere,  tuz,  susuz  soda,  kostik  potasyum,  sodyum silikat, sodyum bikarbonat ve
trisodyum  fosfat  gibi çeşitli kimyasal maddeler kullanılır. Bundan başka kimya sanayinin ileri olduğu
ülkelerde sentetik yağ asitleride kullanılır. Ham petrolü bol olan ülkelerde ise, neften asitleri kullanılır.
Ayrıca  reçine  sabunu,  çekirdek  sabunu  ve Arap  sabunu  gibi bazı sabunların üretiminde, pis kemik
yağları, iç yağı, don yağı, keten ve balık yağı gibi yağlardan faydalanılır.
Sabunlaşma :
Reaktif sabunlaşma : Bu metodta yağları doğrudan doğruya subuharı ve sülfat asidi ile sabunlaştırılır.
Normal atmosfer basıncında ve 100 c derece sıcaklıkta çalışır. Reaktif  olarak  önceleri aromatik sülfan
asitleri kullanılmıştır. Bugün ise bazı deterjanlar bu işi görmektedirler. Katılan su  miktarı çok  önemli
olup %30 dolayında olmalıdır. Sudaki gliserin ise  %20′yi  geçmemelidir. Önce yağ %78′lik H2 SO4 ile
yıkanır. Rxn kabına sırası ile su, sülfat asidi ve reaktif konur.  Bu karışım  buhar ile kaynama derecesi-
ne kadar ısıtılır. Sonra içine temizlenmiş yağ gönderilir.Ve hafif  ısıtmaya devam edilir.  1. sabunlaşma
8-12 saatte tamamlanır. Bu esnada yağın % 80-85 sabunlaşır. İşlem kesilir ve durulmaya bırakılır.
1. gliserinli su katılır. Ayrıca yeniden % 10-20 su katılır ve tekrar sabunlaştırılır. 8 saat sonra % 90- 95
sabunlaşma olur.
Sabun standartları :
1. Kalite sabunlar                 1. Kalite sabunlar
a) Fiziksel özellikleri            a) Fiziksel özellikleri
1) Kıvamı: sert olmalı          1) Kıvamı: kendine özgü
2) Görünüşü: Homojen        2) Görünüşü:Dış tabakası homojen
3) Kokusu: Kendine has       3) Kokusu: Kendine has
4) Renk:Değişik renklerde   4) Rengi: Muhtelif renklerde
) Kimyasal özellikleri
1)Serbest alkali miktarı:Na OH hesabı ile % 0,2 geçmemeli
2)Toplam yağ asidi miktarı:Taze iken enaz %62 olmalı
3)Alkolde ariyen madde: Ençok %2
4)Rutubet miktarı: Satışa çıkarıldığında %28′i geçmemeli
b)Kimyasal özellikleri
1) Su alkali miktarı: Na OH hesabı ile %  0,2 geçmemeli
2)Toplam yağ asidi miktarı:Taze iken en az %62 olmalı
3)Alkolde ariyen madde: % 5 ‘i geçmemeli
4)Rutubet miktarı: Satışa çıkarıldığında %29′u geçmemeli
Sabunun Temel Kimyasal Rxn’leri :
1) 3 Na OH + C3 H5 – (C17 H35 – COO)3 —-> 3 C17H35 – COO Na + C3 H5(OH)3
Kostik              gliseril steorat                                  sodyum steorat               gliserin
2) ( C17 H35 – COO Na ) 3 – C3 H5 + 3H2O   —–>  3 C17H35 – COOH + C3H5 (-OH)3
Gliseril steorat                                     su                    stearik asit                     gliserin
3) C17H35 – COOH + Na OH —> C17 H35 – COO Na + H2O
stearik asit                    kostik              sodyum steorat              su
Meyve sabunları 
Parfüm  kokulu  sabunların  yeni  yeni  hayatımıza  girdiği  düşünüldüğünde, meyve kokulu sabunların
bundan  en az üç  yüz yıl  önce  ülkemizde  kullanılmaya  başlanması sabunlara tarihi bir işlev de yüklü
yor. Görenlerin plastik meyvelere benzettiği, ancak bilenlerin fark edebileceği meyve sabunları, tarihte
hem temizlik hem de süs eşyası olarak kullanılırdı. Elma, armut, üzüm, şeftali, kiraz, muz, kavun,çilek,
kayısı, limon şeklinde üretilen ve her birine has kokusuyla dikkat  çeken meyve sabunları, 19. Yüzyılda
Edirne’nin en önemli ticaret  maddesiydi. Bitki  ve otlardan elde edilen yağların burun, ciğer doğrudan
ve deri tarafından  vücuda  alındığını  kabul edersek bu sabunların süs olmaktan çıkıp, doğal ilaç işlevi
üstlendiğini de görürüz. Meyve esanslı sabunlar, bugünkü limon, şeftali ve  elma kokulu  sabun ve şam-
puanlara  temel  oluşturduğunu  da  söyleyebiliriz.  Eskiden  temizlik  şimdi  ise sadece süs aracı olarak
kullanılan meyve sabunları, bildiğimiz yeşil  sabunların  eritilmesinden elde ediliyor. Sıvı haline getiri-
len sabun, içine birkaç damla gül yağı konulduktan sonra soğuyana kadar bekletiliyor.
Daha  sonra  sabun  hamurunun  yoğrulmasına  geçiliyor. Hangi  meyvenin kokusu verilmişse, hamura
onun şekli veriliyor. Son olarak da aslına uygun olarak  boyanıp hazır hale geliyor. Üretilen sabunların
hepsi piyasada satılmaz, büyük bir kısmı padişahın isteği  üzerine İstanbul’a Topkapı Sarayı’na Gönde
rilirdi. Mis kokulu meyve sabunları, aynı zamanda çok değerli bir süs eşyasıydı. Özellikle  padişah kız-
ları ve  cariyeleri  çeyizlerine, odalarına  bu  sabunları  koyarlardı. Ayrıca  padişahların yabancı devlet
başkanlarına gönderdiği hediyeler arasına meyve sabunları da konulmasına özen gösterilirdi.
- Genel
 - Yorumlar(0)