BESİN ÖĞELERİNİN GRUPLANDIRILMASI VE VÜCUT ÇALIŞMASINDAKİ ETKİNLİKLERİ-4

Yazar tarih Eki 4th, 2008

İnsanın gereksinmesi olan ve besinlerin bileşiminde yer alan 40′ı aşkın besin öğesi kimyasal yapılarına ve vücut çalışmasındaki etkinliklerine göre 6 grupta toplanır. Bunlar; karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, mineraller ve sudur.

Karbonhidratlar: Karbonhidratların başlıca etkinliği enerji sağlamaktır. Günlük enerjimizin çoğunu karbonhidratlardan sağlarız. İnsan vücudunda karbonhidrat çok az miktarlarda, glikojen olarak tutulur. Glikojen en çok karaciğerde yer alır. Diğer organlarda ve kaslarda da bir miktar glikojen bulunur. Kanda glikoz şeklinde belirli miktarda bulunması, dokulara sürekli enerji sağlanması bakımından önemlidir. Yetişkin insan vücudundaki toplam karbonhidrat miktarı %1′in altındadır.

Proteinler: Proteinler, sindirim kanalında, yapıtaşları olan amino asitlere ayrılarak kana geçerler ve kanla karaciğere taşınırlar. Burada tekrar belirli düzen içinde birleşerek vücut proteinlerini yaparlar. Proteinler hücrelerin esas yapısını oluşturur. Belirli hücreler birleşerek vücut organları ve dokuları yapılır. Böylece protein, büyüme ve gelişme için başta gelen besin öğesidir. Birçok hücre zamanla ölür ve yenileri yapılır. Bu nedenle proteinler, hücrelerin sürekliliği için de başta gelen besin öğesidir. Vücudun savunma sistemlerinin; vücut çalışmasını düzenleyen enzimlerin, bazı hormonların da esas yapıları proteindir. Protein, vücutta enerji kaynağı olarak da kullanılır. Yetişkin insan vücudunun ortalama %16′sı proteinden oluşur. Bu depo şeklinde değil, çalışan ve belirli ödevler yapan hücreler şeklindedir.

Yağlar: Yetişkin insan vücudunun ortalama %18′i yağdır. Genelde kadınların vücudunda erkeklere göre daha çok yağ bulunur. İnsan harcadığından çok yediğinde, vücudun yağ oranı artar, harcandığından az yediğinde ise azalır. Bu nedenle vücut yağı insanın başlıca enerji deposudur. Enerji kaynağı olmadığında, vücuttaki yağ deposu kullanılır. Yağ en çok enerji veren besin öğesidir. Vitaminlerin bir bölümü vücuda yağla alınır. Yağ mideyi yavaş terk ettiğinden doygunluk verir. Derialtı yağı vücut ısısının hızlı kaybını önler. Yağın yapıtaşlarının bazıları, vücudun düzenli çalışması için gerekli bazı hormonların yapımı için gereklidir.

Mineraller: Yetişkin insan vücudunun ortalama %6′sı minerallerden oluşur. Minerallerin bir bölümü iskelet ve dişlerin yapıtaşıdır. Diğer bir bölümü vücut suyunun denge de tutulmasını sağlar. Bazı mineraller, vücutta besin öğelerinden enerji oluşmasında ve zorunlu oksijenin taşınmasında gereklidir. Bazı mineraller de vücudun çalışmasını düzenleyen enzimlerin bileşiminde yer alır.

Vitaminler: Vitaminlerin bir bölümü, besinlerle aldığımız karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji elde edilmesine ve hücrelerin oluşması ile ilgili biyokimyasal olayların düzenlenmesine yardımcı olurlar. Bazı vitaminler, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kemik ve dişlere yerleşmesine yardımcıdır. Bazı vitaminler de, vücut için gerekli bazı besin öğelerinin bozulmadan işlevini sürdürmesi ve bazı zararlı maddelerin etkilerinin azaltılmasında yardımcıdırlar.

Su: Su, besinlerin sindirimi, dokulara taşınmaları, hücrelerde kullanılmaları sonucu oluşan zararlı artıkların ve vücutta oluşan fazla ısının atılması için gereklidir. Vücuttaki bütün kimyasal olaylar çözelti içinde oluştuğundan, vücutta yeterince su bulunması yaşam için zorunludur. Yetişkin İnsan vücudunun ortalama %59′u sudur. Bebeklerin vücudunda su oranı yetişkinlerden daha yüksektir.

Görüldüğü gibi canlılığın temeli, besinlerin alınması, sindirilmesi, hücrelere taşınması, solunumla alınan oksijen varlığında enerjiye dönüştürülmesi, küçük parçaların birleştirilerek yeni ve yıpranan hücrelerin yapılmasına dayanır. Bu olaylar “metabolizma” deyimi ile açıklanır. Yağ, karbonhidrat ve proteinlerin yapıtaşlarının mineraller ve vitaminlerin yardımı ile yakılıp enerji oluşması sürecine “katabolizma” küçük parçaların yine vitaminler ve minerallerin yardımı ile birleşerek hücrelerin yapımı sürecine “anabolizma” denir. Herhangi bir besin öğesinin tek başına bir etkinliği yoktur. Bütün besin öğeleri birlikte alındığında vücut normal büyüme ve gelişimini, sağlıklı ve güçlü çalışmasını sürdürür.

BESLENMENIN TANIMI VE INSAN YAŞAMINDAKI ONEMI -1

Yazar tarih Eki 4th, 2008

Beslenme, insanın büyüme, gelişme sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanmasıdır. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Ancak beslenmenin fizyolojik olduğu kadar sosyolojik ve psikolojik bir olay olduğu da unutulmamalıdır.

Beslenme canlıların temel gereksinimlerinin başında gelir. İnsan beslenmeden büyüyemez ve sağlıklı yaşayamaz. Beslenmenin insan sağlığı ve yaşamındaki önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.

Yenebilen bitki ve hayvan dokuları ?besin? olarak tanımlanır. Ekmek, yumurta, portakal v.b. besine örnektir. Besinler; protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler ve mineraller gibi organik ve inorganik öğelerden oluşmuştur. Bu öğelere ?besin öğeleri? denir. Canlıların en gelişmişi olan insan, doğadaki diğer canlıları yiyerek yaşamını sürdürür. İlkel insan doğada bulabildiği her canlıyı yerken, zamanla bunlar arasında seçim yapmayı, seçtiklerini üretmeyi, ürettiklerini bulunmayan mevsime değin saklamayı, pişirerek daha uygun duruma getirmeyi öğrenmiştir. İnsan bununla da kalmamış, besin olarak ürettiği her şeyin bileşimini merak ederek analizini gerçekleştirmiştir. Bilim ve teknoloji ilerledikçe, besinlerdeki bu öğeler tek tek ayrılmış ve özellikleri saptanmıştır. Bu öğelerin yapıları ve özellikleri bilindikten sonra, bunların bazıları kimyasal maddelerden belirli yöntemlerle yapılarak ilaç şeklinde paketlenmiş, bazıları saf (öz), bazıları da yoğun bir duruma getirilmiştir. Bugün 40′ı aşkın besin öğesi bir küçük şişe içine konarak insanın beslenmesi sağlanabilmektedir.

İnsan günlük yaşamında 40′ı aşkın öğeyi belirli oranda tartıp bir araya getiremeyeceği gibi, yeme ve içmeden haz duymak ister. Bir yandan yemekten haz duyarken, diğer yandan yaşamı için gerekli öğeleri uygun bir düzen içinde sağlamayı amaçlar. Bu da doğal besinlerin yaşam için gerekli besin öğeleri yönünden içeriklerini, uygulanacak hazırlama, pişirme ve saklama işlemlerinin bunlar üzerindeki etkilerini bilerek, seçim ve uygulamaları buna göre yapmakla olasıdır.

Besinler yendikten sonra, sindirim kanalında küçük yapı taşlarına ayrılır. Bu ?sindirim? olayıdır. Bu yapı taşları kana geçerek vücudun bütün dokularına taşınırlar. Buna da ?emilim? denir. Burada bir yandan solunumla alınan oksijen varlığında yanıp enerji oluştururlar, diğer yandan küçük parçalar birleşerek yeni dokular ve savunma hücreleri oluşur ve eskiyen dokular yenilenir. Bu olaya da ?metabolizma? adı verilir.

BESIN MADDELERI VE MIKRO ORGANIZMA ILISKISI

Yazar tarih Eki 4th, 2008

Tüketime sunulan her gıda maddesi belirli çeşit ve sayıda mikroorganizmadan oluşan bir mikroflorya sahiptir. Mikroflorayı oluşturan mikroorganizmalar ürüne hammaddeden başlayarak, hammaddenin ürüne işlenmesi ve pazarlanmasına kadar süren süreçteki her aşamada çeşitli kaynaklardan kontamine olabilmektedir. devamı »

Besin Hijyeni ve Hijyen

Yazar tarih Eki 4th, 2008

Besin Hijyeni

Besin hijyeni, herhangi bir besinin temizliği ve hastalık yapan etmenlerden tümüyle arınmış olması anlamına gelir. Bir başka deyişle, yenen besinler yiyen kişileri hasta etmemelidir. Besinler bazı durumlarda sağlık için zararlı olabilirler. Mikroorganizmalarla kirlenen besinlerin alınması ile de çeşitli hastalıklar oluşur. Mikroorganizmalar gözle görülmeyecek kadar minik canlılardır. İnsanla mikroorganizma arasındaki en büyük fark büyüklükleridir, bunun dışında yaşamları aynıdır. Mikroorganizmalar da insanlar gibi doğar, büyür, çoğalır ve ölürler. İnsan yaşamında büyüme, üreme ve çocuklarını büyütme zamanı ortalama 40 yıldır, mikroorganizmalarda ise bu süre 29 dakika kadardır. Şartlar uygun olduğunda bir mikroorganizmadan 12 saat sonra 1 milyar kadar mikroorganizma ürer. Ancak şartlar uygun değilse birkaç saniye içinde ölür. Besinler yoluyla hastalık yapan mikroorganizmaların bir hastalığa neden olabilmesi için besin içinde yeteri derecede çoğalması gerekir. Mikroorganizmalar çeşitli yerlerde bulunurlar, bulundukları yerlerden çoğalarak bulaşırlar ve hastalığa neden olurlar. Bunları önlemek için besinlerin sağlık ve temizlik kurallarına uygun işlem görmesi gerekir.

Mikroorganizmaların bulunduğu yerler ve bulaşmaları devamı »

Yemek planlama,Menü planlama

Yazar tarih Eki 4th, 2008

Yemek planlama; beslenme bilgilerini uygulayacak ailenin veya grubun günlük besin gereksinmesini karşılayacak şekilde yemeklerin Üstelenmesidir. Yemek planlama, birey veya grubun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlar. Besinlerin besin değerlerinin kaybını önler, – Grup sayısı göz önünde bulundurulduğu için artık oluşmasını ve besin savurganlığını önler. Besinlerin sağlığa zararlı duruma geçmesini engeller. devamı »

BESIN GRUPLARI

Yazar tarih Eki 4th, 2008

İnsanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olabilmesi için yeterli ve dengeli beslenmesi gerekmektedir.
Yeterli ve dengeli beslenmek için değişik yaş, cinsiyet ve özel durumlardaki (gebelik, emziklilik, çocuk vb. gibi) bireylerin beslenmeleri içerdikleri enerji ve besin eğeleri farklılık gereksimleri göstermektedir.
Besinlerimiz içerdikleri besin öğelerinin türleri ve miktarları yönünde farklılık gösterir.Örneğin bazı besinler proteinden bazıları kalsiyum gibi minarelerden bazıları ise vitaminlerden zengindir. Doğada çok çeşitli besin bulunmaktadır.Bu besinler besin öğeleri bileşimi de değişiklik gösterir.Yeterli ve dengeli beslenmek için her besin öğesine ihtiyaç miktarları farklılık göstermektedir.
Bu besin öğeleini tek bir besinle vücudumuza almamız imkansızdır.Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenmede kılavuz olarak kullanılmak ve seçilecek besinlerin seçimini kolaylaştırmak amacıyla besinler bileşimlerindeki besin öğelerindeki benzerlik yönünden gruplandırılmıştır.Besinlerimizi besleyici değer yönünden 4 grub altında toplaya biliriz
Bir grup içinde yer alan besinler birbirinin yerini tutar. Günlük diyetimizde her gruptan besin bulunmalıdır. Yeterli ve dengeli beslenme sağlığın temelini oluşturmaktadır. Bu gruplardaki besinlerin miktarları gereksinmemize uygun olursa yeterli ve dengeli besleniriz.

1- Süt ve Sütten Yapılan Besinler
2- Et, Tavuk, Balık, Sakatat, Yumurta, Kuru baklagiller, Yağlı tohumlar
3- Taze Sebze ve Meyveler
4- Tahıllar ve Tahıldan Yapılan Yiyecekler
Yiyeceklerimize lezzet vermek için kullandığınız yağlar, şekerler ile salça ve baharatlarda bu kitapta 5. grup olarak ele alınmıştır.

1- Süt ve Sütten Yapılan Besinler: Bu grup kalsiyum ve fosfor için en iyi kaynaktır. Süt, yoğurt, ayran, peynir, süttozu, çökelek, dondurma, sütlü tatlılar İle süt ve yoğurttan yapılan diğer besinler bu grupta yer alır. Bu gruptaki besinlerin herhangi birinden veya birkaçından günde 1 -2 porsiyon yenmelidir. Bu gruptaki besinler yenmedikçe günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanması zordur. Aynı zamanda süt ve sütten yapılan besinler iyi kaliteli proteinde içeririler. Süt grubu besinler demir ve C vitamini yönünden çok yetersizdir. Süt riboflavinin iyi kaynağıdır. A vitamini, B grubu vitaminleri ve mineraller yönünden zengindir. Çocuk, gebe ve emzikliler süt ve sütten yapılan besinlerden günde 2-3 porsiyon almalıdır.

Süt ve Sütten Yapılan Besinlerin 1 Porsiyon Ortalama Ölçüsü:
Süt – Yoğurt : 1 orta boy su bardağı
Ayran : 2 orta boy su bardağı
Peynir, Çökelek : 2 kibrit kutusu büyüklüğünde
Muhallebi, Sütlaç: 2 küçük kase veya 1 büyük kase

2- Et, Tavuk, Balık, Sakatat, Yumurta ve Kuru baklagiller, Yağlı Tohumlar:

Bu gruptaki besinler protein, B vitaminleri ve demirden zengindir. Aynı zamanda vücuda enerji de sağlar. Vücudun gereksinimi olan proteinlerin büyük kısmı bu gruptan karşılanır. Bu grupta bitkisel kaynaklı olanlar karbonhidratlar yönünden de zengindir. Aynı zamanda vitamin ve minerallerinde iyi kaynaklarıdır. C vitaminleri yönünden çok fakirdirler.
Herhangi birinden veya bir kaçından her gün 2 porsiyon yenmelidir. Bu grup besinler genellikle öğle ve akşam öğünlerinde tüketilir. Sabah yumurta tüketimi daha yaygındır. Sabah yenilen 1 adet yumurta, yarım porsiyon bu grup besinden tüketilmiş demektir. Geri kalan 1,5 porsiyon öğle ve akşam öğünlerinde kurubaklagil, etli sebze yemeği veya etin yerine tavuk, balık şeklinde alınabilir.

Et, Yumurta, Kurubaklagillerin Ortalama 1 Porsiyon Ölçüsü

Et, Balık Kemiksiz 90 gram, kemikli 180 gram
Köfte 60 – 70 gram
Etli Yemeklerde;
Kemiksiz Et 30 – 40 gram
Pirzola 3 – 4 parça (büyüklüğüne göre)
Köfte 3 – 4 parça (büyüklüğüne göre)
Kuşbaşı 4 – 5 parça
Yumurta 2 adet
Kurubaklagil yemeği Bir tabak
Kurubaklagil çorbası İki çorba tabağı
Etli sebze yemeği Bir tabak
etli kurubaklagil yemeği İki tabak

Bu gruptaki besinlerden fındık, ceviz, fıstık gibi yağlı tohumlar uygun tatlı, çörek veya yemeklere katılarak değerlendirilebilir.

3- Taze Sebze ve Meyveler:

Günlük C vitamini gereksinmemizi bu gruptaki besinlerden karşılarız. Taze sebze ve meyveler özellikle vitamin ve mineral aynı zamanda selüloz gibi sindirilemeyen karbonhidratlar yönünden zengindirler. Yeşil, sarı, turuncu sebze ve meyveler aynı zamanda karoten yönünden (A vitamini ön maddesi) zengindirler. Bu gruptaki besinlerden (ıspanak, patates, enginar, patlıcan, domates, kabak, biber, havuç, karnıbahar vb. gibi) herhangi birinden veya bir kaçından günde 3-5 porsiyon alınmalıdır. Her gün alınan sebze ve meyvenin en az bir porsiyonu çiğ olarak tüketilen sebze ve meyve olmalıdır (domates, salatalık, portakal, elma vb. gibi). Çiğ olarak alınan sebze veya meyve salata yapılarak veya tek başına meyve olarak ta tüketilebilir.

Taze Sebze ve Meyvelerin Ortalama 1 Porsiyon Ölçüsü:

Orta boy 90-100 gram gelen sebze ve meyve bir porsiyondur. Şeftali, elma, armut, domates, portakal, havuç vb. gibi meyvelerin iki küçük boyu bir porsiyondur. 2 adet mandalina, 3 adet İncir bîr porsiyondur.
Bir tabak 1.5-2.0 kepçe kadar sebze yemeği bir porsiyondur. Bunlar ıspanak, lahana, semiz otu, pırasa, fasulye gibi sebzelerdir.
Bir tabak salata, 4-5 yaprak marul, 5-6 yaprak kıvırcık, 3-4 adet sivri biber, 1 orta boy salatalık birer porsiyondur.
Çilek, kiraz, vişne, üzüm, dut gibi küçük taneli meyvelerin 1 su bardağı kadarı bir porsiyondur.
Kavun, karpuz gibi dilimlenen meyvelerin 2 – 3 parmak kalınlığındaki dilimi bir porsiyondur.
Bir orta büyüklükte patates, bir küçük yeşil kabak birer porsiyondur.
Yeşil sebzelerin kıyıldığında çiğ olarak 2 -3 su bardağı dolduran miktarı bir porsiyon sayılır.
4 – Tahıl ve Tahıllardan Yapılan besinler:
Buğday, pirinç, arpa, mısır, yulaf gibi besinler ve bunlardan yapılan ekmek, bulgur, makarna, börek tahıl grubunu oluşturur. Bu grup temel enerji kaynağımızdır.
Bu grupta A ve C vitamini bulunmaz. Protein içerirler ancak, proteinin kalitesi düşüktür, Kepeği ve embriyosu ayrılmamış tahıllarda B grubu vitaminlerinin bazıları ile bazı mineraller bulunur. Tahılın kepeği posa bakımından zengindir.
Yetişkin bir insanın Öğünlerde 1-2 orta dilim ekmek alması yeterlidir.
Bu grup besinlerden günlük alınması gereken miktar bireyin çalışma durumuna yani enerji harcamasına göre değişir. Enerji harcamasına göre günlük alınması gereken miktar azaltılır veya arttırılır. Fazla enerji harcayan hareketli kimseler yaptıkları işin derecesine göre bir öğünde 2-3 porsiyon veya daha fazla bu gruptaki besinlerden tüketebilirler.

Tahıl ve Tahıldan Yapılan Besinlerin Ortalama Bir Porsiyon Miktarları:
Ekmek : Bir orta incelikteki dilim (bir parmak kalınlığında 50 gram)
bir porsiyondur.
Pilav, makama : 4-5 yemek kaşığı kadar veya 1-2 servis kaşığı 1 porsiyondur.
Tepsi Böreği :10 cm2 ortalama 1.5 sigara paketi büyüklüğünde 1 porsiyondur.
Sigara Böreği ; 4-5 tanesi 1 porsiyondur.
İrmik Helvası : 3-4 silme yemek kaşığı 1 porsiyondur.
Lokmanın : 5-6 tanesi,
Bisküvi : 4-5 adeti,
Tahıl çorbalarının : 1 su bardağı veya 2 kepçe dolusu 1 çorba tabağı bir porsiyondur.

5 – Yağlar, Şekerler ve Lezzet Vericiler:

Bu gruba bal, pekmez, reçel, marmelat, şekerler, yağlar, zeytin ve yemeklerde kullandığımız katı veya sıvı yağlar bu gruba girer.
Şeker ve şeker oranı yüksek olan reçel, bal vb. gibi yiyecekler vücudumuza sadece enerji sağlarlar. Fazla şekerli besin tüketmek bireyi dengesiz beslenmeye götürür. Fiziksel faaliyeti fazla olan işçiler ve sporcular her yemekte tatlı tüketebilirler.
Günlük besinlerle aldığımız yağların yarısı besinlerimizin bileşiminde bulunan yağlardır. Et ve benzeri besinlerle pişirilen yemeklere ayrıca yağ koymaya gerek yoktur.
Bu gruptaki besinlerin enerji değeri çok yüksektir. Günde alınacak miktarlar enerji gereksinimine göre değişmektedir. Bireyin enerji ihtiyacı arttıkça diyette yağ, şeker ve tatlılara daha çok yer verilir. Kilo almak isteyen zayıf bireylerin diyetlerinde bu gruptaki besinler arttırılır. Şişman kimselerin zayıflamaları için yağ, şeker ve tatlılar diyette azaltılmalıdır.
Günlük bir yetişkinin alacağı yağ miktarı 20-30 gram (2-3 silme yemek kaşığı) kadardır. Bu yağın yansı bitkisel sıvı yağ olmalıdır.
Sağlıklı beslenme İçin diyette katı yağlar, zeytinyağı, diğer bitkisel sıvı yağlar (ayçiçek, mısır özü vb. gibi) dengeli bir şekilde tüketilmesi gerekir. Katı yağların diyette çok tüketilmesi kalp-damar hastalıklarını olumsuz etkilemektedir. Hayvansal besinlerde (et, süt vb.) katı yağlar doğal olarak konulmamalı veya çok az eklenmelidir. Kan lipitlerinin yükselmesini önlemek ve damar sertliğinden korunmak için 1/3 katı yağlar, 1/3′ü zeytin yağı, 1/3′ü de ayçiçek, mısırözü, pamuk tohumu gibi sıvı yağlardan gelmesine özen gösterilmelidir.

Besin Piramidi: Günlük alınması gereken besin gruplarının porsiyon miktarlarına göre oluşan dağılımı çoktan aza doğru sıralanarak piramit oluşturulmuştur. Buna göre, porsiyon olarak en fazla tüketilen tahıllar piramidin tabanını oluşturmuş (6-11 porsiyon), meyveler 2-4 porsiyon, sebzeler 3-5 porsiyonla ikinci katını, sebze ve meyvelere göre daha az porsiyon alınan (2 -3) süt ve sütten yapılan besinler et, balık, kurubaklagil, yumurta ve yağlı tohumlar piramidin üçüncü katini, en az tüketilen §eker ve yağlar ise piramidin en uç noktasını oluşturmuştur. Piramit incelendiğinde tahıllar, sebze ve meyveler en az düzeyde yağ içeren besin gruplarıdır, Sut ve sütten yapılan besinlerle et, balık, kümes hayvanlarının yağ içerikleri daha fazladır. Piramidin en üstünde ise saf yağ ve seker ve §eker içeren besin grubu en az kullanılan porsiyon miktarı ile yer almaktadır.

BAZAL METABOLİZMA

Yazar tarih Eki 4th, 2008

 

BAZAL METABOLİZMA

Yaşamın sürdürülmesi için hücrede oluşan tüm kimyasal değişikliklere ?metabolizma? denir. Metabolizma hücrede tüm yapım ve yıkım olaylarını kapsar. Tam bir dinlenme durumunda, organların çalışması, vücut sıcaklığının korunması gibi yaşamın sürdürülmesi için zorunlu enerji harcamasına ?bazal metabolizma? denir.

BAZAL METABOLİZMAYI ETKİLEYEN NEDENLER

Bazal metabolizma hızı bireysel özelliklere göre değişir. Bazal metabolizmayı etkileyen başlıca etmenler şunlardır:

1. Yaş: Büyüme için enerji harcandığından, büyümenin en hızlı olduğu bebeklik döneminde bazal metabolizma en yüksektir. Yaş ilerledikçe bazal metabolizma düşer.

2. Cinsiyet ve vücut bileşimi: Vücutta yağ dokusu arttıkça bazal metabolizma düşer, kas dokusu arttıkça da bazal metabolizma yükselir. Bunun nedeni, yağ dokusuna göre kas dokusunun daha etkin olması ve daha çok enerji harcamasıdır. Genellikle kadınlarda yağ dokusu erkeklere göre daha fazla olduğundan, kadınların bazal metabolizması, erkeklerden biraz daha düşüktür. İşçi ve sporcu gibi kas dokusu fazla olanlarda bazal metabolizması, hafif işle uğraşanlara göre %6 dolayında yüksek olabilir.

3. Hormonlar: Tiroit bezinden salgılanan tiroksin hormonu bazal metabolizmayı etkiler. Bu hormon aşırı salgılanırsa bazal metabolizma yükselir, az salgılanırsa bazal metabolizma düşer. Böbreküstü bezinde salgılanan adrenalin hormonu da bazal metabolizmayı yükseltici etki gösterir.

4. Gebelik ve Emziklilik: Gebeliğin ilk aylarından sonra bazal metabolizma hızında artma başlar ve son üç aylık dönemde bazal metabolizma hızında ortalama %20 artış olabilir. Bunun nedeninin, son aylarda yavrunun ve annelik dokularının hızlı büyümesi olduğu sanılmaktadır.
5. Hastalıklar: Özellikle ateşli hastalıklarda hücre çalışmasındaki artış nedeniyle bazal metabolizma yükselir. Vücut sıcaklığında 37?C üzerinde her 1?C artış, bazal metabolizmayı ortalama %12.5 yükseltir.

6. Sürekli açlık: Uzun süreli açlık ve yarı açlık durumu bazal metabolizma hızını düşürür. Uzun süre normalden az besin alanlarda bazal metabolizma hızında %20 dolayında düşme olduğu saptanmıştır. Aşırı ve sürekli açlık durumunda ise bazal metabolizma hızında %50 kadar azalma olduğu saptanmıştır. Aşırı ve sürekli açlıkta, vücudun bazal metabolizma için daha az enerji kullanmaya alıştığı, böylece az enerji harcamasıyla yaşamaya çalışıldığı ileri sürülmektedir.
7. Uyku: Uykunun ilk saatlerinde bazal metabolizmada önemli değişiklik olmaz. İlk saatlerden sonra düşme başlayarak 5-6 saatlik uyku sonunda bazal metabolizmada %10?a kadar düşme olabilir. Genellikle, uyku sırasında enerji harcaması bazal metabolizma düzeyinde sayılır.

8. Diyetin bileşimi: Diyetin bileşiminde protein oranının fazla bulunması, bazal metabolizmayı yükseltici etki gösterir.

9. Çevre sıcaklığı ve ırk: Çevre sıcaklığının bazal metabolizmaya etkisine açıklık getirilememiştir. Sıcak iklimde yaşayanların bazal metabolizmanın biraz düşük olduğunu gösteren raporlar bulunmakta ise de, bazı çalışmalarda bunun aksi bildirilmektedir.

BATMAN

Yazar tarih Eki 4th, 2008

GENEL BİLGİLER

Yüzölçümü : 4.654 km²

Nüfus :406.000 (1997)

İl Trafik No : 72

Dicle’nin aktığı topraklarda zengin tarihi geçmişi koruyan Batman ve antik kenti Hasankeyf, bini aşkın mağaralarıyla, tarihsel anıtlarıyla bir doğa harikasıdır.

İLÇELER

Batman ilinin ilçeleri; Beşiri, Gercüş, Hasankeyf, Kozluk ve Sason’dur.

NASIL GİDİLİR

Karayolu : Türkiye’nin her yerinden otobüs seferi ile ulaşmak mümkündür.

Havayolu : Batman’ dan Ankara, İstanbul ve İzmir’e havayolu seferleri yapılmaktadır.

Havaalanı Tel : (+90-488) 213 91 49

COĞRAFYA

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Batman ilinin, kuzey ve kuzeydoğusu yüksek, sarp ve dağlık olup güneyi ise dağlık ve engebelidir. Dicle nehri batıdan doğuya akarak il topraklarının içinden geçer. Batman çayı, Batman-Diyarbakır il sınırını çizerek Dicle nehri ile birleşir.

4000′i aşkın mağaranın bulunduğu bu bölge dünyada benzeri az bulunan bir doğa harikasıdır.

Batman’da karasal iklim hüküm sürmektedir. Bölgede yazları sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer.

TARİHÇE

Batman, İluh adlı bir köy iken 1937 yılında bucak olmuştur. Adı 1950 yılında Batman Çayı’ndan dolayı Batman olmuştur. 1957 yılında Siirt iline bağlı ilçe olan Batman, 1990 yılında il olmuştur.

NE ALINIR?

Dokumacılık, parlak ipek sim işlemeli kumaşlar, oya, dantel ve kanaviçe işlemeleri, yün patik, çeşit çeşit renklerde yöreye özgü motifli yün çorap çoraplar yöreden alınabilecek hediyelik eşyalardır.

GEZİLECEK YERLER

HASANKEYF

Diclenin kıyısında, zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olan Hasankeyf, ulaşım yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle günümüzde önemini yitirmiştir.

İlçe, sahip olduğu zengin tarihsel yapılar nedeniyle 1981 yılında bütünüyle sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. GAP projesi kapsamında bulunan Ilısu Barajı nedeniyle bu tarihsel yapılar bütünüyle sular altında kalacaktır. Bu konuda çalışmalar Kültür Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

Tarihçe: Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu tam olarak bilinememektedir. Şehrin jeopolitik yapısı çok eski bir yerleşim merkezi olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir.Bugün bile zaman zaman bazıları mesken olarak kullanılan çok sayıdaki mağaralar, insanların çok eski çağlarda burada yerleştiklerini göstermektedir.

Mevcut bilgilere göre, Hasankeyf kalesinin kurulması, MS. 4′üncü yüzyıla rastlamaktadır. Bu yüzyıl ortalarında, Diyarbakır çevresini ele geçiren Bizans İmparatoru Konstantinos, bölgeyi korumak amacıyla iki sınır kalesi inşa ettirmiştir. Bu iki kaleden birisi Hasankeyf Kalesidir.Kale, Sasanilere karşı siyasi bir önem kazanınca, daha sağlam bir şekilde yeniden tahkim edilmiştir. Hasankeyf, MS. 639 yılında Emeviler tarafından fethedilmiştir. Bu tarihten sonra; Abbasiler, Hamdaniler. Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ye Osmanlılar hakimiyet kurmuşlardır. Hasankeyf en parlak dönemini Artuklular döneminde yaşamıştır. Merkezde bu dönemden kalan pek çok tarihi eser mevcuttur.

İklim: Bölgeye hayat veren Dicle Nehri, yörenin iklimini de etkilemektedir. Nehir kış aylarının ılıman geçmesini sağlamaktadır. Ortalama sıcaklık 25° C olup en yüksek ortalama ısı 40-43° C, en düşük ortalama ısı 6-8° C arasında değişmektedir.

Hasankeyf Kalesi: Tarihi kayıtlara göre 4. yüzyıl ortalarında Bizanslılar tarafından kurulmuştur. Daha sonraki dönemlerde de korunma özelliğinden dolayı, Hasankeyfin en önemli yerleşim birimini oluşturmuştur. Kalede yüzlerce iskan yerinin yanında Büyük Saray, Küçük Saray, Ulu Cami gibi tarihi eserler yer almaktadır.

Kale Kapısı: Kaleye çıkan doğudaki merdivenin yolun başında yer almaktadır. Üzerindeki kitabeden Eyyubilere ait olduğu anlaşılmaktadır. Yolun üst kısmında yer alan diğer kapı ise kısmen yıkılmıştır.

Köprü: Ortaçağın en büyük taş köprüsüdür. Kesin olmamakla beraber Artuklular tarafından 12. yüzyılda yapıldığı söylenmektedir.

Büyük Saray: Kalenin kuzeyinde yer alan ve göçükler altında kalan sarayın kitabesi olmadığından kesin olarak ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Yapının özelliklerinden Artuklu eseri olduğu tahmin edilmektedir.

Camiler

Kaledeki Ulu Cami: Eyyubiler döneminde 14. yüzyılın ilk yarısında antik bir yapının kalıntıları üzerinde yapılmış, ancak sonraki dönemlerde de tamir gördüğü, değişikliklere uğradığı, üzerindeki kitabelerden anlaşılmaktadır.

El-Rızk Camii: Eyyubi Sultan Süleyman tarafından 1409 yılında yapılmış. Ancak günümüze sadece minaresi ve portal kapının yer aldığı kuzey cephesi kısmen ulaşabilmiştir. Minarenin üzerindeki yazılar, bitkisel süslemeler, minarenin iki yollu olması ve portal kapıdaki yazılar hayranlık verecek derecede güzeldir.

Koç Camii: Eyyubilere ait olduğu tahmin edilmektedir. Etrafındaki yapı kalıntılarından bir külliyenin içinde yer aldığı anlaşılmaktadır.

Kızlar Camii: Koç Camii’nin doğusunda yer almaktadır. Dört köşesinde birer anıt mezar olduğundan yapının bir anıt mezar olduğu bilinmektedir. Sadece kuzeydoğu köşesindeki mezar günümüze ulaşmıştır. Yapının kuzey cephesindeki süslemelerden yapının muhteşem olduğu tahmin edilmektedir.

Türbeler

Hasankeyf’te yer alan türbeler İmam Abdullah Türbesi ve Zeynel Bey Türbesidir.

Av Turizmi

Kentte en çok avlanan hayvanlar tavşan, keklik, bıldırcın, toykuşu, tahtalı güvercin, yabani ördek, kaz, su samuru, sansar, porsuktur. Bunların dışında Raman dağında dağ koyunu, Kozluk-Sason ilçelerinde dağ keçisi bulunmaktadır.

BALIKESIR

Yazar tarih Eki 4th, 2008

Balıkesir, Marmara ve Ege Denizine kıyı veren Türkiye’nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir.

Yüzölçümü: 14.292 km²,Nüfus: 973.314 (1990),İl Trafik No: 10

Temiz deniz suyunun kumlu plajlara kavuştuğu, parlak yeşil renkli zeytinliklerle sarılmış koyları, irili ufaklı adaları, dünyada oksijenin en çok bulunduğu Homeros’un destanındaki İda Dağı, insanlara binlerce yıldır şifa dağıtan termal kaynakları ile Balıkesir, ülkede turizmin ilk başladığı yerlerdendir. devamı »

BAKTERILER VE OZELLIKLERI

Yazar tarih Eki 4th, 2008

BAKTERİLER

Tek hücreleri basit canlılardan olan bakteriler şekillerine göre yuvarlak (kok), çomak (basil),burgu (spiral) olarak ayrılabilir. Bunlar türlerine göre değişebilen şekiller gösterirler. Çifter çifter veya birkaçı bir arada kümeler, ya da zincir şeklinde dururlar ve bunlar ancak mikroskop altında görülebilirler. devamı »

« Önceki - Sonraki »